15 Temmuz 2016’da Türkiye, tarihinin en karanlık gecelerinden birini yaşadı. FETÖ terör örgütü mensupları, demokrasiyi hedef alan bir darbe girişiminde bulundu. O gece, masum vatandaşlar sokaklara çıkarak demokrasiye sahip çıkmaya çalıştılar. Ancak, yaşanan çatışmalar sırasında gelen kurşunlar, birçok insanın hayatını değiştirdi. Yaralananlar ve şehit olanlar, o geceden sonra Türkiye’nin hafızasında silinmeyecek izler bıraktı.
O gece yaralanan birçok kişi, sadece fiziksel yaralarla değil, psikolojik travmalarla da mücadele ediyor. 15 Temmuz’un getirdiği acı miras, hala toplumda hissedilmekte. Kurşunla yaralananların sayısı binleri buldu ve bu kişiler, yaşadıkları olayları hala taze bir şekilde hatırlıyor. Her biri, farklı hayat hikayeleri ve mücadeleleri ile öne çıkıyor. Örneğin, o gece sokaklarda demokrasi nöbeti tutan 28 yaşındaki Ahmet, kurşunla yaralandıktan sonra yıllarca fizik tedavi görmek zorunda kaldı. Ahmet, hayata karşı olan mücadelesini kaybetmemek adına engellerle dolu bir yola girdi. Kurşunun bıraktığı izler, onun fiziksel yaşamının yanı sıra ruhsal durumunu da derinden etkiledi.
Bir başka örnek ise 40 yaşındaki Ayşe. O gece, evinde otururken, darbeye karşı direnmek için sokağa çıktı. Ancak, kalabalık arasında aldığı bir kurşun, onun hayatını mahvetti. Uzun bir rehabilitasyon sürecine girmek zorunda kalan Ayşe, yalnızca bedensel değil, ruhsal açıdan da büyük zorluklar yaşadı. Bu tür hikayeler, o gece yaşananların sadece birkaç örneği. Kimi insanlar, artık eski hayatlarına dönmemek için evlerinden bile çıkamaz hale gelirken; kimileri de yaşadıkları bu kötü deneyimle başa çıkma yolları arıyor. İnsanlar, yaşadıkları kayıplar ve travmalarla birlikte yeni bir hayata adım atma çabasındalar.
15 Temmuz gecesinde meydana gelen olayların toplum üzerindeki etkisi oldukça derin. Bu olaylar, yalnızca yaralananlarla sınırlı kalmayıp, tüm toplumu etkileyen bir psikolojik travma oluşturdu. Yaşananlar, insanların güven duygusunu sarstı; Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi mahallelerde de bir korku atmosferi hâkim oldu. Toplum, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yaralarını sarmaya çalışırken, bu durum herkesin ruhsal durumunu etkiledi. Bireyler, o gece yaşananları birer kabus gibi hatırlarken, bazıları ise yaşadıklarını bir utanç kaynağı olarak görüyor. Bu psikolojik durum, zamanla daha da karmaşık hale geldiği için, birçok kişi profesyonel destek alma gereksinimi hissetti.
Geliştirilen destek programları, insanların görecekleri destek ile kayıplarını işleyebilmeleri adına bir umut ışığı oldu. Ama çoğu zaman bu tür desteklerin yalnızca yüzeysel kaldığı ve bireylerin içsel çatışmalarının derinlerine inmediği ifade ediliyor. 15 Temmuz’un etkisiyle yaşanan travmalar, toplumda sürekli bir hatırlatma işlevi görüyor. Bu, ayrıca empati duygusunun gelişmesini sağlamış olsa da, yaşanan travmaların hatırası, kalıcı izler bırakıyor.
Bugün, 15 Temmuz’un acı mirasını taşımaya devam eden pek çok insan aramızda yaşamaya devam ediyor. Bu insanların hikayelerini unutmamak ve hatırlamak, yalnızca bir anma meselesi değil, aynı zamanda geleceğimizi inşa etme için de bir zorunluluk. Çünkü unutmamak, yaşananları anlamak ve onların üstesinden gelmek, kendi toplumumuz ve yarınlarımız için büyük bir anlam taşıyor.
Sonuç olarak, 15 Temmuz gecesi sadece bir darbe girişimi değil, aynı zamanda toplumsal hafızamızda derin izler bırakan bir travma olarak kalmıştır. Kurşunlarla yaralananlar ve onların yaşadığı psikolojik süreçler, gelecekteki nesillerin daha sağlıklı bir toplumda yaşamaları için ders niteliği taşımaktadır. Unutmayalım ki, geçmişi unutmadan, geleceği inşa etmek daha mümkün olacaktır.