2023, dünya genelinde politik ve askeri gerilimlerin tırmandığı bir yıl olarak tarihe geçiyor. 80 yıl önce, 9 Ağustos 1945'te, Nagasaki’ye atılan atom bombasının yarattığı yıkımın üzerinden tam 78 yıl geçti. Ancak bu yıl, Nagasaki’nin sesini duymak üzere dünyaya gelen çağrılar, nükleer felaketlerin bir kez daha gündeme gelmesine neden oldu. Kentteki yetkililer ve sivil toplum örgütleri, nükleer silahların dünyanın dört bir yanında etkin bir şekilde varlığını sürdürmesi nedeniyle uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırıyor.
Bugün, dünya genelinde nükleer silahların sayısı ve bunların kullanım potansiyeli, Nagasaki’de yaşanan trajedinin anısını taze tutmak için önemli bir sebep oluşturuyor. Fukuyama'nın “Tarihin Sonu” düşüncesinin sorgulandığı günümüzde, nükleer silahlanma yarışı yeniden patlak vermiş durumda. Büyük devletler, nükleer denemelere ve askeri tatbikatlara yönelirken, küçük ülkeler de bu silahları edinme peşinde. Uzmanlar, böyle bir ortamda nükleer felaket olasılığının giderek yükseldiğini belirtiyor.
Nagasaki'den yapılan çağrının ardında, sadece yerel halkın değil, tüm insanlığın geleceği için endişeler yatıyor. Yetkililer, Atatürk’ün gençliğe hitabesinde belirttiği gibi, “Bütün dünya bizimdir” mantığıyla hareket etmeleri gerektiğini vurguluyor. 1945 yılındaki felaketten sonra önemli adımlar atılmış olsa da yeterince ilerleme sağlanamadığı, günümüzdeki nükleer gerilimin buna en büyük kanıtı olduğuna dikkat çekiliyor. Bu şartlar altında, siyasilerin ve devletlerin harekete geçmesi için ne beklediklerine dair pek çok soru gündeme geliyor.
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla uluslararası düzeyde yürütülen pek çok anlaşma ve çaba bulunuyor. Ancak son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu çabaların yetersiz kaldığını gösteriyor. Özellikle Kuzey Kore'nin nükleer silah denemeleri ve İran'ın nükleer programı konusu, dünya genelinde büyük kaygılara yol açıyor. Nagasaki’deki yetkililer, bu silahların kontrolü için daha sağlam ve etkili bir uluslararası işbirliği çağrısında bulunuyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEK) gibi kuruluşların önemi, bu noktada çok büyük. Nagasaki'deki gruplar, olmak zorunda olan bu işbirliklerinin sadece devletler arasında değil, halkların da arasında gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Kamuoyunun bilinçlenmesi ve Türkiye gibi ülkelerin de benzer etkinliklerle bu mücadeleye katkıda bulunması gerektiği ifade ediliyor. Özellikle genç nesillerin bu konuda eğitilmesi ve farkındalık yaratılması büyük bir önem taşıyor. Eğitim programları, sempozyumlar ve küresel kampanyalar, bu konuda farkındalığı artırmak için etkili araçlar olarak değerlendiriliyor.
Nagasaki, geçmişte yaşanan acıların unutulmadığı, her yıl düzenlenen anma törenleriyle hatırlanan bir şehir. 1945’teki felaketin bir daha yaşanmaması, sadece orada yaşayanların değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğu. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, bununla birlikte barışın sağlanması için uluslararası işbirliği ve duyarlılık şart. Nihai hedef, tekrar eden trajediler yaşanmadan, günümüz dünyasının güvenli bir geleceğe ulaşması için gereken adımları atmaktır. Bu, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde atılması gereken bir adım olup, sadece devletlerin değil, bireylerin de sorumluluğudur.
Sonuç olarak, Nagasaki'nin bu çağrısı, geçmişten günümüze nükleer silahların getirdiği tehditleri ve bunun yanı sıra barışın önemini hatırlatıyor. Geçmişte yaşananlara karşı duyarsız kalmamak, insanlığın en büyük erdemlerinden biri olmalı. Nükleer silahların varlığı nedeniyle dünya üzerindeki endişenin her geçen gün arttığı düşünülürse, bu konuda daha etkin adımlar atılması gerekliliği bir kez daha gözler önüne seriliyor. Unutulmamalıdır ki, bu tehlike sadece birkaç ülkenin meselesi değil, tüm insanlığın ortak bir sorunu.